9 Haziran 2018 Cumartesi

‘Kürt Çocuklar’ı Google'da aramak... Biz Anadoluyuz Projesi ve ilginç bir hatıra..




-  ‘Kürt Çocuklar’ı Google'da aramak


Doğu’dan gelecek çocuklardan birini misafir etmeye karar verdiğimizde, evdeki çocuklar en çok ‘Kürt Çocuklar’ı sormuştu arama motoruna. Urfalı Muhammet Yusuf’la üç gün kaldıktan sonra ise ayrılmak istemiyorlardı artık..


***
Henüz çocuk denilecek yaşta idim.. İlkokula gidiyordum.. 1980’lerin başları.. Özallı yıllar yani.. Yıllardır ihmal edilen köyümüzün altından, şehrimiz Şebinkarahisar’a gidecek yol inşaatında insanlar çalışıyordu.. Biz okullar kapanınca yaz aylarında ve tatil günlerimizde koyun kuzu otlatmaya gidiyoruz.. Doğal olarak köyümüzün altından geçecek olan yolda çalışan işçileri de görüyoruz… Onlarla zaman zaman sohbet ediyoruz..Şive ve konuşma tarzları farklı olsa da anlıyoruz ne dediklerini..
BU NASIL BİR ÖN YARGI
Zaman zaman köyümüzde ve çevremizde bir Kürt lafı dolaşıyor, biraz acayip ve garip şekilde bahsediliyor onlardan..Bahsettiğim yer; Giresun’a bağlı Şebinkarahisar.. Bir gün bu yol inşaatında çalışan insanların birbirlerinden bir şey isterken anlamadığım dilde konuştuklarını duyuyorum..Yadırgıyorum. Acaba ne demiş olabilirler..Biraz daha merakla kulak kabartıyorum.. İlk kez duyduğum kelimeler.. O günü merakla akşam ediyorum.
Akşam olunca eve geldiğimde, bu durumu babam ve annemle paylaşıyorum..
-          “Yolda çalışan insanlar kendi aralarında bir garip konuştular biz hiç anlamadık..”
Babam gülümseyerek;
-          “Onlar Kürtçe konuşmuştur, anlayamazsın tabii” diyor.
-          “Neden Kürtçe konuşuyorlar ki?” diye soruyorum:
Babam;
-          “Adamlar Kürt, tabii anlayamazsın, ana dillerinde konuşmuşlar” diyor..
-          Yani benim gördüklerim  Kürtler miydi?” diye soruyorum
-          “Evet” diyor babam..
Heyecanla;
-          “Ama onlar da bizim gibi insan” diyorum..
Babam da en az benim kadar şaşkın ve tebessümle
-          “Elbette, hepimiz Adem Aleyhisselam’ın çocuklarıyız” diyor..
Şaşkınlığım biraz geçse de memleketimizde duyduğum Kürt imajını bir  türlü normal insan profili ile buluşturamıyorum kafamda..Aslında ailemizde ırkçı bir söyleme hiç şahit olmamıştım..Lakin okulda, çevrede, köy odalarında duyduklarım bende Kürtlere karşı önyargı oluşturmuştu..
Derken bir gün, bir yaz ayında babamızdan habersiz arkadaşım Bahattin’le Sivas’ın Suşehri ilçesine kaçtık.. Suşehri köyümüze 33 kilometre uzaklıkta idi.. Çocuk aklı, köyümüzde TV olmadığı için girdiğimiz bir kahvehanede gösterilen “Şaban” filmlerini ardı ardına hayranlıkla izliyoruz..
Derken gün batmış, köylüler gitmiş ve biz kalmışız kasabada.. Köyümüze gidecek araç yok..Cebimizde tek kuruş da.. Acıktığımızı, filmler bitince ve kasabada kaldığımızı anlayınca farkediyoruz. Mahcup mahcup kapanmak üzere olan birkaç lokantaya uğruyoruz, yemek istemeye cesaretimiz yok, sadece bir iki dilim ekmek talep ediyoruz, ama nafile.. Açız.
OMUZUMDA BİR KÜRT ELİ
Köye de artık gidemeyiz.. Sabahlayacak yer arıyoruz. En sonunda kasabanın meydanındaki parkta sabahlamaya karar veriyoruz, İki arkadaş aç halde kafaları masaya düşürüyoruz..
Ne olsun birazdan omzumuza bir el dokunuyor;
-“Çocuklar hayırdır, siz neredensiniz?”
- “Karaoğul Köyü’nden..
-           “Kaldık burada, köye giden traktörleri kaçırmışız…“
-          “Yemek yerdiniz mi?”
-          “Hayır”
-          “Aç mısınız?”
Utanarak;
-          “Evet”

“Gelin benimle” diyor.. Mahcup bir şekilde düşüyoruz peşine tanımadığımız bir adamın..Hem endişeli ve mahcubuz, hem de hayatımızda ilk kez belki de bir ‘şeher’ yemeği yiyeceğiz diye heyecanlanıyoruz..
Bir çorbacıya götürüyor bizi Mehmet abi, sıcak çorbamızı içirdikten sonra, kasabanın en lüks otelinin kapısını çalıyor..
-          “Bu çocuklar bu otelde kalacak” diyor
Biz şaşkınız..Kendine de yer ayırtıyor Mehmet abi.. Sabahlıyoruz otelde..
Çoktandır da böyle bir uyku çekmemişiz.. Sabah aynı şekilde sıcak çorba ve kahvaltı..
-          “Köye gidebilecek misiniz?” Diye soruyor bu defa
-          “Araç bulabilirsek belki” diyoruz..
-          “Gelin benimle götüreyim sizi” diyor..
Düşüyoruz peşine, biniyoruz dev bir hafriyat kamyonuna ve yaz sıcağında köyümüzün altına kadar getiriyor Mehmet abi bizi
-          “Nerelisin?” diye soruyoruz;
-          “Diyarbakırlıyım bu yolda çalışıyorum, sizin yaşınızda iken babamı kaybettim”.. diyerek başlıyor hikayesini anlatmaya..Onun da Kürt olduğunu öğreniyoruz..

30 YIL SONRA ÇOCUKLAR
Aradan yıllar geçiyor.. İlkokul, ortaokul, lise Üniversite bitmiş.. Nihayet İstanbul’a geliyorum..
Çalışma hayatı.. Çocuklarımız oluyor.. 30 yıl evvel benim yaşımdaki  çocuklarım okula gidiyorlar.. Bu kez Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlığı’nın ortaklaşa hayata geçirdiği “Biz Anadoluyuz” projesi kapsamında kardeşlik etkinliği yapılıyor..Gaye; Doğu ile Batı’nın birbirini daha iyi anlaması ve kaynaşması..

ARAMA MOTORUNDAKİ SIR

Oğlum Şerif  Huzeyfe, Bağcılar Kadir Kuş İmam Hatip Ortaokulu’ndan çıkışta eve gelince,
-          “Baba Doğu ve Güneydoğu’dan misafir çocuklar gelecekmiş birer tane çocuğu misafir edebilirmişiz.. Ne dersiniz?" Diye soruyor.
-          “Sence misafir edelim mi?” Diye soru ile karşılık veriyorum...
Şerif Huzeyfe;
-          “Evet, lütfen rica ediyorum” diye ısrar ediyor..
Bundan mutlu oluyorum..
Biz Doğu’dan çocukların geleceği tarihi beklerken, ilginç bir detaya rastlıyorum bilgisayar ve cep telefonumdaki arama motorlarında.. Şerif Huzeyfe, Ecmel Müjgan ve Esile Mübeccel kardeşler meğer bu günlerde ençok “Kürt çocuklar” diye arama yapmışlar.. Onları resimlerle tanımaya çalışmışlar..
Derken Perşembe günü geliyor ve Urfa, Mardin ve Şırnak’tan 514 öğrenci İstanbul’a ayak basıyor..Çeşitli okullara dağıtılıyorlar..Bizim misafirimiz Urfalı Muhammed Yusuf.. Çok sempatik çok tatlı bir kardeşimiz..Hepsi birbirinden sempatik Anadolu çocukları..
Kucaklaşıyoruz, sanki ezelden tanışıyormuş gibi Muhammed Yusuf’la..
Evimize geliyoruz..
İlk akşamdan, sanki 40 yıldır evimizin bir üyesi, kısa sürede kaynaşıyoruz ve derin oyuna dalıyorlar Şerif Huzeyfe ile..
Sadece Huzeyfe ile değil, Huzeyfe’nin kardeşleri Ecmel Müjgan ve Esile Mübeccel ile de…

KARDEŞİM BENİM…
Üç akşam evimizde kaldı Muhammed Yusuf.. Birlikte yedik, içtik, oynadık, sohbet ettik, dertleştik..Nihayet ayrılık günü pazar geldi, yolcu ediyoruz. Ne Yusuf kolay ayrılmak istiyor bizlerden, ne biz kolay veda edebiliyoruz Muhammed Yusuf’a..Sarılıyoruz.. Bir kez daha kucaklaşıyoruz..
“Yine gel Muhammed, aileni de al gel” diyoruz defalarca..
Muhammed Yusuf’u on yıllardır ailemizin bir üyesi gibi hüzünle uğurluyoruz Urfa’ya..
El sallıyoruz geleceğe ve kardeşliğe..
- Güle güle kardeşim..
Merhaba ebedi kardeşlik..
Muhammed Yusuf’u yolcu ettikten sonra aynı gün pikniğe gidiyoruz.. Oynarken Şerif Huzeyfe ve Esile Mübeccel’den bir cümle duyuyorum;
- “Keşke Muhammed Yusuf gitmeseydi o da bizimle pikniğe gelseydi..”
 “Hepimizin Anadolu’nun bir parçası olduğumuzu yaşayarak teyit etmiş oluyoruz bir kez daha..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DEVLET, İSTİKLAL ŞAİRİ’Nİ ‘İRTİCA 906’ KODUYLA FİŞLEMİŞ

Vatanında ‘Cüda’ İstiklal Şairi İlk kez Gazeteci Muharrem Coşkun tarafından kaleme alınan kitapta, İstiklal Şairi Mehmed Akif’in, marşını ya...