YENİLDİKÇE
HIRÇINLAŞIYOR
HIRÇINLAŞIYOR
Son 70 yılda 'Bağımsız Türkiye' yolunda atılan her adımı
darbe, tehdit ve kumpaslarla kaosa çeviren ABD, 'Yeni Türkiye'yi durdurmak için
yaptığı Gezi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz girişiminde başarısız kaldı. Son vize
kriziyle patlak veren hırçınlığın ardında işte bu başarısızlık yatıyor.
İHANETLERİ İLK DEĞİL
15 Temmuz darbe girişimini yapan FETÖ Elebaşını hala
koruyan ve onunla ilgili casusları
konsolosluğunda saklayan ABD, 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat
darbelerinde de aktif rol aldı. ABD 1974 Kıbrıs Zaferimizi de sindirememiş, 3
yıl silah ambargosu uygulamıştı.
MUHARREM COŞKUN
Son olarak vize restleşmesiyle zirve yapan Türkiye ABD
ilişkilerindeki kriz aslında ilk değil. Daha doğrusu 'Dost ve müttefik'
bildiğimiz ABD bize ilk kez ihanet etmiyor. Osmanlı'nın son döneminde yaşanan
ihanetleri saymasak dahi son 65 yılda defalarca
ABD ihanetiyle karşılaştı Türkiye. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası Rusya ile
yaşadığı 'Soğuk Savaş' döneminde Türkiye'yi yanına çekmek için her türlü yolu
deneyen ABD, kimi zaman 'yardım' adı altında bu ülke ile diyalog kurdu, kimi
zaman da tehdit, darbe, ambargo, kumpas gibi yaptırımlarla karşımıza çıktı.
ÖNCE EĞİTİMİ ALDILAR
ABD ile Cumhuriyet dönemi ilişkileri özellikle İsmet
İnönü döneminde ivme kazanmıştı. Örneğin 27 Aralık 1949 tarihinde eğitim
sistemini ABD güdümüne verdiğimiz 'Fulbright' Anlaşması.
Anlaşmanın 5. maddesi, Birleşik Devletlere eğitimi havale ettiğimizi anlatıyordu:
"Kurulacak olan Eğitim Komisyonunun; dördü T.C vatandaşı, dördü de ABD vatandaşı (ki ikisi mutlak C.I.A ajanı olmuştur) olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi (Büyükelçi, konsolos) komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir. "
Anlaşmanın 5. maddesi, Birleşik Devletlere eğitimi havale ettiğimizi anlatıyordu:
"Kurulacak olan Eğitim Komisyonunun; dördü T.C vatandaşı, dördü de ABD vatandaşı (ki ikisi mutlak C.I.A ajanı olmuştur) olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi (Büyükelçi, konsolos) komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir. "
MENDERES'E YAPTIKLARI
Türkiye yarı bağımsızlığına kavuşalı henüz 30 yıl
olmamıştı. 14 Mayıs 1950'de ilk kez halk oyu ile başbakan seçilen Adnan
Menderes, Türkiye'nin dışa açılması için, yeni alternatifler oluşturmanın
yollarını arıyordu.
Başbakan Menderes’in ilk ABD gezisi 30 Mayıs-4 Haziran
1954 tarihleri arasında gerçekleşti. New York’ta Menderes’in kaldığı otele
gelen Başkan Eisenhower bir konuşma yapmış, Menderes onuruna bir öğle yemeği de
vermişti. Amerikan basınında komünizme set çeken bir ülke olarak görülen
Türkiye hakkında birçok olumlu haberler yer almıştı.
BAĞIMSIZLIK ADIMLARI
BAĞIMSIZLIK ADIMLARI
Ancak bu hava fazla sürmeyecekti. Adnan Menderes de bugün
Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği gibi özellikle dış politikada "kendi
göbeğimizi kendimizin kesmemiz gerektiğini" söyleyenlerdendi. Türkiye’nin
mutlaka bir Ortadoğu politikası olması gerektiğine inanıyordu. İlk hedef,
Irak’la işbirliği olmuştu. 6 Ocak 1955’te Bağdat’a giden Menderes, bir
fırsatını bulup Nuri Said Paşa’yla baş başa görüşmüş, 13 Ocak’ta Türkiye-Irak ortak bildirisi
yayınlanmıştı. Uzun zamandır uyuşuk bir dış politika güden Türkiye’nin
gösterdiği bu inanılmaz ataklık, İngiltere ve ABD’yi şaşırtmıştı. 23 Şubat’ta
tekrar Bağdat’a giden Menderes Bağdat Paktı'na imza atmıştı.
KUŞKULU UÇAK KAZASI
KUŞKULU UÇAK KAZASI
Menderes’in hayatının en ilginç olaylarından biri ise, 17
Şubat 1959'da, Kıbrıs konusunda Yunanistan'la imzalanan ikili antlaşmanın
ardından, üçlü görüşmeler için Birleşik Krallık'a gittiği uçak yolculuğunda
gerçekleşti. Uçağının Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında, alçalırken düşüp
parçalanmasına karşın Adnan Menderes, kazadan yara almadan kurtulmuştu.
Uluslararası anlamda ekonomik ve siyasi olarak zorda bırakılmak istenilen
Menderes'in böyle bir dönemde uçak kazası geçirmesi manidardı...
SAATLERCE BEKLETTİLER
Menderes ABD'ye son seyahatini ise 27 Mayıs darbesinden
kısa bir süre önce yapmıştı. 1959 yılı Ekim ayında kalabalık bir heyetle ABD’ye
giden Menderes’i karşılamaya ABD'li bir yetkili gelmemişti. ABD’nin onur kırıcı
muamelesi moralleri bozdu. Menderes ekonominin toparlanabilmesi için ABD’den
500–600 bin Dolar civarında yardım talep edecekti.
9 Ekim’de Beyaz Saray’da Başkan Dwight D. Eisenhower’la Adnan
Menderes arasındaki görüşme yarım saat sürmüş, ancak mali yardım gündeme bile
gelmemişti. Türk heyeti ertesi gün Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na davet
edilmiş ancak heyet randevu yerinde uzun süre bekletilmişti. Bakan Herter’le
Menderes’in görüşmesi de sadece 15 dakika sürmüştü. İtibarsızlaştırma için
basın da devreye sokulmuş, Başkan’la yarım saat süren görüşme Associated Press
haber ajansı tarafından 'yanlışlıkla' üç dakika olarak verilmişti.
BENZERLİKLER
VAR
1950-1960 dönemi, Türk dış politikası için krizler itibarıyla aşırı yoğunluğun yaşandığı yıllardı. Aynen bugünkü gibi…
1950-1960 dönemi, Türk dış politikası için krizler itibarıyla aşırı yoğunluğun yaşandığı yıllardı. Aynen bugünkü gibi…
İşte Cumhuriyet tarihinde bütün darbelerin anası olan ilk
darbe bir anlamda milletin iradesinden kurtulmak için bu tarihlerde planlandı.
27 Mayıs öncesi ABD'den yardım talebi reddedilen Menderes 2 Temmuz 1960 için Rusya'ya gezi yapacaktı. Ama olmadı.
Rusya ziyareti aylar öncesinden planlanmıştı. Bir büyükelçimiz, Menderes’in Moskova ziyaretini anılarında şöyle aktarır: “Rusya gezisi için CIA' nın derhal harekete geçtiği, ziyareti önlemeye çalıştığı intibaı alındı. Aslında Washington, Moskova ziyaretinden hiç mi hiç hoşlanmamıştı. 1947’den beri Amerika’nın dümen suyuna girmiş olan bir ülkenin hükümeti ilk kez kendi başına bir harekete tevessül ediyordu. Amerikalılar, Rıza Şah Pehlevi’yi uyardılar. Türkiye nereye gidiyordu? CENTO’nun sonu mu yaklaşıyordu? (Semih Günver, 'Fatin Rüştü Zorlu ' s 133)
ABD, 27 Mayıs darbesi ile hem Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun yardım taleplerini bu darbeyle kesmiş, hem de bağımsız bir adım atmaya kalkışan bir Türkiye yönetiminden kurtulmayı amaçlamıştı. Nitekim 27 Mayıs darbecilerinin bildirisinde, 'NATO ve CENTO'ya bağlı kalacağız. İttifaklara ve taahhütlerimize sadığız” mesajı bunun göstergesi olmuştu. Hatırlayın, 15 Temmuz öncesi de, Sayın Erdoğan'ın 15 Temmuz sonrası Rusya'ya önemli bir ziyareti planlanmıştı. Zaten bugün ABD ile üstü yürütülen soğuk savaş da bu tarihten sonra ivme kazanmadı mı?
27 Mayıs öncesi ABD'den yardım talebi reddedilen Menderes 2 Temmuz 1960 için Rusya'ya gezi yapacaktı. Ama olmadı.
Rusya ziyareti aylar öncesinden planlanmıştı. Bir büyükelçimiz, Menderes’in Moskova ziyaretini anılarında şöyle aktarır: “Rusya gezisi için CIA' nın derhal harekete geçtiği, ziyareti önlemeye çalıştığı intibaı alındı. Aslında Washington, Moskova ziyaretinden hiç mi hiç hoşlanmamıştı. 1947’den beri Amerika’nın dümen suyuna girmiş olan bir ülkenin hükümeti ilk kez kendi başına bir harekete tevessül ediyordu. Amerikalılar, Rıza Şah Pehlevi’yi uyardılar. Türkiye nereye gidiyordu? CENTO’nun sonu mu yaklaşıyordu? (Semih Günver, 'Fatin Rüştü Zorlu ' s 133)
ABD, 27 Mayıs darbesi ile hem Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun yardım taleplerini bu darbeyle kesmiş, hem de bağımsız bir adım atmaya kalkışan bir Türkiye yönetiminden kurtulmayı amaçlamıştı. Nitekim 27 Mayıs darbecilerinin bildirisinde, 'NATO ve CENTO'ya bağlı kalacağız. İttifaklara ve taahhütlerimize sadığız” mesajı bunun göstergesi olmuştu. Hatırlayın, 15 Temmuz öncesi de, Sayın Erdoğan'ın 15 Temmuz sonrası Rusya'ya önemli bir ziyareti planlanmıştı. Zaten bugün ABD ile üstü yürütülen soğuk savaş da bu tarihten sonra ivme kazanmadı mı?
****
KÜSTAH
MEKTUP
ABD’nin Türkiye'yi bir sömürge ülkesi gibi gördüğü belgelerden en somutu hiç kuşkusuz, 5 Haziran 1964 tarihli Johnson Mektubu’dur. 27 Mayıs darbesi yapılmış ABD'ye kafa tutan Menderes ve arkadaşları idam edilmiş, yerine cuntacılar tarafından kurdurulan hükümet getirilmişti. ABD Başkanı Lyndon B. Johnson, cuntanın getirdiği Başbakan İsmet İnönü’ye gönderdiği 5 Haziran 1964 tarihli mektupta Türkiye alenen tehdit ediliyordu. 13 Mart 1964’te Türk Hükümeti, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’u, Kıbrıslı Türklere karşı saldırı hareketlerinin sürdürülmesi durumunda, Ada’daki Türklerin haklarını ve güvenliğini sağlamak amacıyla müdahale edeceği hususunda uyarmıştı. 2 Haziran 1964’te Milli Güvenlik Kurulu, Kıbrıs’a askeri müdahale kararı aldı.
ABD’nin Türkiye'yi bir sömürge ülkesi gibi gördüğü belgelerden en somutu hiç kuşkusuz, 5 Haziran 1964 tarihli Johnson Mektubu’dur. 27 Mayıs darbesi yapılmış ABD'ye kafa tutan Menderes ve arkadaşları idam edilmiş, yerine cuntacılar tarafından kurdurulan hükümet getirilmişti. ABD Başkanı Lyndon B. Johnson, cuntanın getirdiği Başbakan İsmet İnönü’ye gönderdiği 5 Haziran 1964 tarihli mektupta Türkiye alenen tehdit ediliyordu. 13 Mart 1964’te Türk Hükümeti, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’u, Kıbrıslı Türklere karşı saldırı hareketlerinin sürdürülmesi durumunda, Ada’daki Türklerin haklarını ve güvenliğini sağlamak amacıyla müdahale edeceği hususunda uyarmıştı. 2 Haziran 1964’te Milli Güvenlik Kurulu, Kıbrıs’a askeri müdahale kararı aldı.
İNÖNÜ
BOYUN EĞDİ
Bunun üzerine ABD Başkanı Johnson, Başbakan İsmet
İnönü’ye 5 Haziran 1964’te bir mektup göndererek, Türkiye’nin Kıbrıs’a yapacağı
olası bir harekâtta, ABD tarafından sağlanmış olan hiçbir askerî silahı
kullanmasını onaylamayacağını belirtmekteydi. ABD, Türkiye’nin, kendisine
danışmadan Kıbrıs’a müdahale kararı alamayacağını belirtiyordu. Johnson’un mektubu Türkiye’de büyük bir öfke
uyandırmıştı. Milletin öfkesine rağmen Başbakan İsmet İnönü, 13 Haziran 1964’te
Başkan Johnson’a gönderdiği cevabî mektubunda; Türk Hükümeti’nin, ABD’nin
isteği üzerine, Kıbrıs’a tek yanlı müdahale etme hakkını kullanmayı
ertelediğini belirtmişti.
FETÖ'YÜ
EKTİLER
1960 darbesi sonrası Komünizm tehlikesi bahanesiyle
Türkiye'de Rusya karşıtı yapılanmalara ağırlık verilmiş, ABD eliyle örgütlenen Komünizmle
Mücadele Dernekleri başta olma üzere pek çok yapı oluşturulmuştu. Bugün tarihin
en büyük ihanet hareketine dönüşen ve ABD'de yaşayan FETÖ'nün elebaşı Fetullah
Gülen de işte bu yıllarda bu derneğin kurucuları arasında yer alıyordu.
ABD'Yİ
ÇILDIRTAN ADIM
Türkiye 1970'li yıllara ise bir hışımla girmişti. Boykotlar,
banka soygunları, suikastlar, sokak eylemleri bir birini kovalıyordu. 1971'in
12 Martı'ında dönemin hükümeti muhtıra ile görevden uzaklaştırıldı. 12 Mart ara
rejimi ilk iş olarak ABD’yi çok
sevindiren ve yarım milyon kadar üreticiyi işsiz bırakan bir adım atmış, haşhaş
ekimini yasaklamıştı.
14 Ekim 1973 seçimleri ise Türkiye için yeni bir dönemi
aralayacaktı. Bülent Ecevit liderliğindeki CHP ile İslamcı Necmettin Erbakan
liderliğindeki Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyon yapmışlardı. Ecevit -Erbakan
koalisyon hükümetinin ilk icraatlarından biri üreticiyi sevindiren ABD'nin de
şiddetli tepkisine neden olan haş haş ekim yasağını kaldırmak olmuştu. Bununla
da kalınmadı. Rumlar'ın katliam yaptığı Kıbrıs'a 20 Temmuz 1974'te çıkarma yapıldı.
ABD çileden çıkmıştı. ABD, uluslararası düzeyde itibarının sarsıldığı bir
dönemde Türkiye’den gelen bu sıradışı ve beklenmedik tavra silah ambargosuyla
yanıt verdi. 30 Aralık 1974 tarihinde ambargo kararı alındı. Satışlar 5 Şubat
1975 günü durduruldu. 200 milyon dolarlık bir yardım da askıya alındı.
****
ÜSLERE
EL KOYDUK
Ecevit -Erbakan Hükümeti
19 Eylül 1974 tarihinde istifa etmişti. 31 Mart 1975 tarihinde kurulan ve
Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş'li I. Milliyetçi Cephe
Hükümeti, Türkiye tarihine onurlu birer sayfa olarak geçecek iki adım attı.
Birincisi, Kıbrıs’tan çekilme baskılarının arttığı bir dönemde, 13 Şubat 1975 günü Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni ilan etti.
İkincisi ise 25 Temmuz 1975 günü ABD ile Türkiye arasındaki askeri işbirliği anlaşması tek taraflı olarak feshedildi. 21 Amerikan üssü ve tesisinin faaliyeti durduruldu ve bu tesisler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tam denetim ve gözetimine devredildi.
Birincisi, Kıbrıs’tan çekilme baskılarının arttığı bir dönemde, 13 Şubat 1975 günü Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni ilan etti.
İkincisi ise 25 Temmuz 1975 günü ABD ile Türkiye arasındaki askeri işbirliği anlaşması tek taraflı olarak feshedildi. 21 Amerikan üssü ve tesisinin faaliyeti durduruldu ve bu tesisler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tam denetim ve gözetimine devredildi.
'ARTIK
AMERİKA YOK'
26 Temmuz 1975
tarihli gazete manşetleri şöyleydi: ÜSLERE EL KOYDUK. Başyazıda da şunlar
söyleniyordu:
“Türkiye için artık Amerika yok. (...) Bizim kiralık toprağımız yoktur. Önce ikili anlaşmaların sona erdiğini dünya bilmek zorundadır. Türkiye’deki tatlı Amerikan efsanesi kökünden yıkılmıştır. Amerika artık sevimsiz veya çirkin değil, üstelik hain hale gelmiştir. (...) Kim ne derse desin; artık Türkiye için pek çok şey vardır, fakat Amerika yoktur. (...) Dost Amerika, dünden itibaren yerini hain Amerika’ya terk etmiştir.”
“Türkiye için artık Amerika yok. (...) Bizim kiralık toprağımız yoktur. Önce ikili anlaşmaların sona erdiğini dünya bilmek zorundadır. Türkiye’deki tatlı Amerikan efsanesi kökünden yıkılmıştır. Amerika artık sevimsiz veya çirkin değil, üstelik hain hale gelmiştir. (...) Kim ne derse desin; artık Türkiye için pek çok şey vardır, fakat Amerika yoktur. (...) Dost Amerika, dünden itibaren yerini hain Amerika’ya terk etmiştir.”
Habere göre, Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri
Bakanlığı temsilcileri, feshedilen anlaşmaların hükümlerini gözden geçirmişler
ve Amerikalıların 10 noktada özetlenen ayrıcalıklarını sona erdirme kararı
almışlardı. Bunlardan onuncusu şöyleydi:
“Üslerdeki dinleme cihazları ve demirperde gerisi
ülkelere hitaben yayın yaptığı öne sürülen radyo istasyonlarının çalışmalarına
son verilecektir.”
ABD'nin üs ve tesisleri 1978'de fiilen açılsa da resmi
açılış ve yeni üslerin eklenmesi 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Aralık 1980'de
gerçekleşecekti.. ABD'nin, 'bizim çocuklar' diye tarif ettiği darbeciler üsleri
yeniden ABD'ye açarak diyetlerini ödemeye başlamıştı bile.
****
ÇEKİÇ GÜÇ PKK'YA ÇALIŞTI
ABD'nin 1990’lı yıllardan itibaren PKK Terör Örgütü’nü ve
bu örgütün Irak ve Suriye’deki varlığını korumaya yönelik politikaları da bugün
Irak ve Suriye ile yaşadığımız sorunun temellerini oluşturuyor. 1991'de 'Çekiç
Güç' adıyla sınırlarımız içerisine
konuşlandırılan ABD askerleri PKK'nın bölgede güçlenmesine, bölge halkının
Türkiye'ye küsmesine hizmet etmişti. 12 Temmuz 1991 tarihli Bakanlar Kurulu
kararıyla izin verilen Çekiç Güç, 77 uçak ve helikopter ile 1862 personele
sahipti. Yer olarak İncilik ve Pirinçlik üsleri kullanılıyordu. “Çekiç Güç”
ABD’nin Kürdistan Projesi için vakit kaybetmeksizin örtülü operasyonlara
başladı. Bombalanan PKK terör örgütü kamplarında İncirlik’ten kalkan uçaklar
veya Diyarbakır’dan havalanan helikopterler vasıtasıyla, paraşütle atılmış
malzeme yardımları vardı. Bu durum ABD yönetimine çeşitli kanallarla bildirilse
de ABD sürekli inkar etti. PKK'ya verilen eğitim ve silahlar, ABD'li çavuşun
bir kaymakamımızı tokatlaması gibi skandallarla gündeme gelen Çekiç Güç, ancak
1996'da Necmettin Erbakan başbakanlığındaki Refahyol Hükümeti döneminde
ülkemizden gönderilebilmişti.
MUAVENET'İ VURDULAR
2 Ekim 1992’de Display Determination-92 (Kararlılık
Gösterisi-92) adlı NATO tatbikatı sırasında Ege’de Muavenet muhribimiz ABD uçak
gemisi Saratoga’nın ateşlediği 2 adet SeaSparrow hava savunma füzesiyle
vuruldu. Füzeler geminin kalbi sayılabilecek köprü üstü ve SHM (Savaş Harekat
Merkezi) gibi yerlerin yakınına isabet etti. Füzelerin isabeti sonucunda
geminin komutanı Deniz Kurmay Yarbay Kudret Güngör dahil olmak üzere 5 şehit ve
22 yaralı verdik. Bu olay öncesi ABD'liler heyetler halinde gelip gidiyor
çürümüş, hurdaya atılacak gemilerini bize satıp paraya çevirmek istiyorlardı.
28 ŞUBAT DARBESİ
1995 yılının aralık ayında yapılan genel seçimlerde
birinci çıkan Refah Partisi(RP) DYP ile engelleme çabalarına rağmen koalisyon
kurdu. Başbakan Necmettin Erbakan ABD'nin itirazlarına karşı ziyaretlerine
İran'la başladı. 8 İslam ülkesini bir araya getirerek D-8 oluşumuna imza attı. Milli
Görüş Lideri'nin 'Yeni bir dünya' 'İslam Birliği' söylemi ABD'yi tedirgin
ediyordu. ABD ile korkutmak isteyenlere, 'Bana ne Amerika'dan' diyen de
Erbakan'dı. Asya ülkeleri ile yapılan ekonomik anlaşmalar ABD'nin py-pas
edilmesi olarak yorumlanıyordu. Harekete geçildi ve REFAHYOL, postmodern
yöntemlerle iktidardan düşürüldü. Başbakan Erbakan yıllar sonra darbenin
planının Pentagon'da yapıldığını belgesiyle açıkladı.
YENİ TÜRKİYE YOLUNDA
Türkiye’de 2001 yılında patlak veren kriz sonrası 3 Kasım
2002’de seçime gidildi, Ecevit hükümeti düşürüldü ve AK Parti ezici çoğunlukla
iktidara geldi. Kısa süre sonra 'ABD’ye Türkiye’den kuzey cephesi' sağlayacak
olan 'Tezkere', 1 Mart 2003 günü TBMM’ye getirildi. Ancak, TBMM’de reddedildi.
Bu durum, tezkereyi çantada keklik gören, gemilerini İskenderun'a getiren kibir
abidesi ABD'nin burnunu fena halde sürtmüştü. Bu rahatsızlık kendini 4 Temmuz
2003 cuma günü tüm şiddetiyle gösterdi. ABD Kara Kuvvetleri’ne bağlı 173’üncü
Hava İndirme Tugayı askerleri, Kuzey Irak Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri
Bürosu’na yaptıkları baskın sonucu 3’ü subay 8’i astsubay 11 Türk askerlini
esir aldı. Amerikalılar daha sonra başlarına çuval geçirip Türk yetkilileri 8
araçlık bir konvoyla karargâh olarak kullandığı Kerkük Havalimanı’na
götürdüler. Bu kriz yıllar geçmesine rağmen hiç unutulmadı.
TAM BAĞIMSIZLIK SANCILARI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, başbakan olarak
2009'da gittiği Davos Zirvesi'nde İsrail'e 'One minute' diyerek rest çekmesi
sonrası kumpaslar dönemi başlatıldı. FETÖ örgütü kullanılarak Erdoğan'ın
ofisine böcekler yerleştirilmesi, hükümeti zora sokacak provokasyonlar ard arda
gelmeye başladı. Gezi, 17-25 Aralık darbe girişimi, 15 Temmuz işgal girişimiyle
Türkiye’yi teslim alamayan ABD’nin kurduğu dengeler bir bir bozuldu. ABD desteği her geçen gün daha da netleşen 15
Temmuz girişimi, Erdoğan liderliğinde millet tarafından bastırıldı. ABD yenilgi
üstüne yenilgi alıyordu. Her yenilgi sonrası daha da hırçınlaştı. ABD kendisine
kafa tutan ve bağımsızlık yolunda adımlar atan Erdoğan liderliğini ber taraf
edememişti. Bu girişimi yapan örgütün elebaşı Gülen, ikamet ettiği ABD’den
resmen istendi. Amerikalıların var olan tüm delillere rağmen Gülen’in iadesini
yokuşa sürmesi, Türk-Amerikan ilişkilerini tarihte hiç görmediği dip seviyelere
indirdi.
ABD İLE ÖRTÜLÜ SAVAŞ
Türkiye’nin, ABD İstanbul Başkonsolosluğu çalışanı, darbe
girişimlerinin kilit ismi ajan Metin Topuz’u tutuklaması, hemen ardından
İdlib’e girip, Afrin’deki PKK’lı teröristleri köşeye sıkıştırması ve Akdeniz
koridorunu kapatması ABD’yi çileden çıkarttı. ABD, Türkiye’ye vize yasağı
koydu. Türkiye de anında karşılık vererek adımlarından geri adım atmayacağını
dünyaya ilan etti. Rusya ile yapılan S-400 anlaşması ve Barzani’ye karşı
tepkiden de rahatsız olan ABD, Türkiye’yi engellemek, ajanının konuşmasının
önüne geçmek için vize yasağıyla gerekçesiz şekilde şantaja başladı.
ESKİ
TÜRKİYE YOK
ABD’nin skandal kararına Türkiye kelimesi kelimesiyle
misilleme yaptı. Türkiye’nin hamleleri
bununla da sınırlı kalmadı. Önce ABD'nin Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Philip
Kosnett Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Kosnett’e Türkiye'deki vize
işlemlerini askıya alması kararından dönülmesi yönünde telkinde bulunuldu.
Sonra ise Türkiye’de son günlerini geçiren ABD Ankara
Büyükelçisi John Bass’ın görüşme ve veda ziyareti talebi devletin tepesi
tarafından reddedildi.
Türk-Amerikan politikaları, Suriye'de ise ABD’nin PYD terör örgütünü taşeron bir güç olarak kullanmaya başlaması ile ayrışmaya başladı. Kuzey Suriye’de hem DEAŞ varlığına hem de bir 'Terör Koridoru'na izin vermeyen Türkiye, 20 Ağustos 2016’da 'Fırat Kalkanı Operasyonu' ile Cerablus’a girerek fiilen ABD ve onun taşeron kuvvetleri ile karşı karşıya geldi. Bugün bu karşıtlık İdlib ve Afrin'de de sürüyor.
Türk-Amerikan politikaları, Suriye'de ise ABD’nin PYD terör örgütünü taşeron bir güç olarak kullanmaya başlaması ile ayrışmaya başladı. Kuzey Suriye’de hem DEAŞ varlığına hem de bir 'Terör Koridoru'na izin vermeyen Türkiye, 20 Ağustos 2016’da 'Fırat Kalkanı Operasyonu' ile Cerablus’a girerek fiilen ABD ve onun taşeron kuvvetleri ile karşı karşıya geldi. Bugün bu karşıtlık İdlib ve Afrin'de de sürüyor.
İHANETLER TARİHİ
Türkiye ile ABD ilişkileri 1800 yıllarına kadar dayanır.
ABD'nin, bazı ihanetleri şu şekilde özetlenebilir:
- 1830
anlaşmasıyla Amerikan vatandaşlığına
geçen ve çoğu suça karışmış Ermeniler ABD himayesine alındı. 1900-1914 yılları
arasında 70 bin Ermeni ABD vatandaşı olarak Türkiye’de faaliyet yürüttü.
- İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Türkiye 5 bin kişilik bir birlikle Kore Savaşı’nda ABD ve BM
için üstün başarılar göstermiş, 1952’de NATO’ya katılmış, 1954’te İncirlik
Üssüne izin vermişti. Bütün bunlara rağmen ABD, Türkiye’ye yine ihanet etti. 1959
yılında Türkiye’ye yerleştirilen Jüpiter Füzeleri, Küba Krizi sebebiyle geri
çekildiği zaman, Başkan Kennedy'nin “Sovyetler Türkiye’ye saldırırsa bu
füzelerin ateşlenmeyeceği” talimatını verdiği ortaya çıktı.
- Türkiye'ye alternatif arayan, bağımsız Türkiye yolunda
adımlar atan Adnan Menderes, Rusya randevusu öncesi darbe ile indirildi. İki
bakanı ile birlikte idam edildi.
- ABD Başkanı
Johnson, 5 Haziran 1964'de İsmet İnönü’ye hitaben çok ağır bir mektup yazdı. Türkiye'yi,
Kıbrıs'ta katliam yapan Rumlara müdahale etmemesi için tehdit etti.
- 12 mart 1971 muhtırası sonrası kurdurduğu hükümete
haşhaş ekimini yasaklattı. Yarım milyon kişi işsiz kaldı.
- 1974 yılında, Türkiye’nin
Kıbrıs’a müdahalesini takiben ABD, 1975-1978 yılları arasında Türkiye’ye
ambargo uyguladı.
- 12 Eylül darbesini tezgahladı, yaptı ve başardı. Darbe
sonrası, kapatılan üslerini yeniden açtırdı.
- 1991'de Türkiye'nin bölünmesine gidecek olan adımlar
için Çekiç Güç vasıtasıyla PKK'yı desteklemeye başladı. Bugün Türkiye'yi tehdit
eden Kürdistan'ın temellerini attırdı.
- Ekim 1992'de Ege'de Muavenet gemimizi vurarak batırdı 5
subayımız şehit oldu.
- 4 Temmuz 2003
tarihinde Süleymaniye kentindeki 11 TSK personeli ABD askerlerince başına çuval
geçirilerek tutuklandı.
- Gezi Provokasyonu, 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe
girişimlerinin arkasında yer aldığı her geçen daha da netleşiyor.
- Türkiye'yi tehdit eden Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD
terör koridoruna TIR'larla silah ve mühimmat taşımaya devam ediyor.
ABD İLK KEZ
BAŞARAMADI
BAŞARAMADI
- 'Bağımsız Türkiye' diyen Adnan Menderes, darbe ile
indirildi, idam edildi
- İsmet İnönü 5 Haziran 1964 tarihli Johnson Mektubu'yla
yapılan tehdide boyun eğdirildi.
- 12 mart 1971 muhtırası ile ara rejim hükümetine haş haş ekimi
yasağı koyduruldu.
- 1974 Kıbrıs Zaferi sonrası Türkiye'ye silah ambargosu uygulandı.
Türkiye 1980 darbesine götürüldü.
- 1980 darbesi sonrası darbe hükümeti Türkiye'yi ABD'ye
uydu yapmaya kalkıştı.
- Çekiç Güç'ü gönderen, ilk ziyaretini İran'a yaparak
D-8'i kuran Necmettin Erbakan hükümeti darbe ile düşürüldü.
- 'Bağımsız Türkiye' yolunda tarihi adımlar atan Erdoğan
liderliğindeki Türkiye'yi durdurmak için defalarca kumpas kurdu.Gezi, 17-25
Aralık, 15 Temmuz girişimlerini yaptı ancak ilk kez başaramadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder